Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin uzun süredir merakla beklenen grup toplantısı başladı. Bahçeli, konuşmasında parti teşkilatının saha çalışmalarına, milli birlik vurgusuna ve dış politikadaki gelişmelere geniş yer ayırdı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuşuyor:
"Milletimizin her güzel insanına elimizi uzatıyor, gönlümüzü açıyoruz. Vatandaşlarımızı hem dinliyor hem de düşüncelerimizi dile getiriyoruz. Yurdumuzun tamamında faal halindeyiz. Siyasi faaliyetlerimizi inançla, heyecanla, adanmış yüreklerimizle sürdürüyoruz.
Şu sözünü satırımızdan hiç çıkarmıyoruz. Yer çalışsın, gök çalışsın. Sen sıkılmazsan otur. Ey bütün dünya ve mazi ayaktayken yatan leş misin davranmıyor musun?
Bildiğimiz gibi 9 Temmuz Ağustos 2025 tarihinden 27 Eylül 2025 tarihine kadar hamdolsun dokuz aylık bölge toplantısını başarı ile gerçekleştirdik.
Bu kapsamda asırlık birlik sonsuz kardeşlik temasının çağrısı altında terörsüz Türkiye, milli birlik ve dayanışma buluşmalarıyla vatandaşlarımızla görüştük, konuştuk, gündemdeki sıcak konu başlıklarına dair düşüncelerimizi paylaştık. Halkımızın nabzını tuttuk. Kafalarda beliren ve biriken soru işaretlerini gidermek için gayret bizden keyfi Allah'tan anlayışıyla hareket ettik. Nitekim müthiş ve müessir sonuçlar aldık. Solgun yüzleri kararsız ve gelişmesine sürüklenmiş insanları dürüst donanımlı ve samimi dokunuş ve temaslarla tatmin ve tetkin ettik."
"BİZ MHP VE CUMHUR İTTİFAKIYIZ"
"Türkiyemizin her yerinde ta köylerimize kadar her kapıyı çalacağız, her eve gireceğiz, her gönüllü gönlü kazanacağız. Ya dertlere çare olacağız ya da ortak olacağız. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakının hedeflerini açıklayacağız, sorunları dinleyeceğiz.
Bu sorunlara çözüm yolları bulmanın arayış ve amacında olacağız. Gazali der ki derdini söylemiyorsan beni anlamıyorsun demektir. Dertleri söylediğimiz gibi aynısıyla derman olmanın gayretinde olacağız. Yaralı gönüllere şifa dağıtacağız. Hüzünlü bakışlara umut aşılayacağız. Su suskun ve durgun kalplere aydınlık serpeceğiz. Hazreti Mevlana'nın dediği gibi dertli bir insanın tereddüt ve dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlersen o evde bir pencere açmış olursun.
Bir her haneye huzur ve bereket penceresini açacağız. Bunun için geceyi gündüze katacağız. Aşık Veysel derdin yüreğinde eller ne bilsin sisteminde bulunsa dahi biz dertleri bileceğiz. Yüreklere gireceğiz. Yüreklerimizi muhakkak birleştireceğiz.
Dertler sağanak sağanak olsa da biz varız ve buradayız. Sorunlar yumak yumak olsa da gene biz varız ve her zaman milletimizin yanında ve hizmetindeyiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakıyız.
Çareler azaldı mı güneş ışıksız doğarmış. Nasipler kesildi mi ağustosta kar yağarmış. Gerekirse güneş olur hem ısıtır hem ısıtırız.
Hiç kimseyi dertleriyle baş başa bırakmayız. Gerekirse yağan kar bile olsa sevdamızla karın ve tipinin önüne geçeriz.
Devamlı ifade ettiğimiz üzere siyasetimizin öznesi insandır, nesnesi devlettir, yüklemi demokrasidir.
Cümlesi de millettir. Yani büyük Türk milletidir. Hayırlı günler komşum ziyaretleriyle derdin derdimizdir sohbet toplantılarının icra ve iflasında vazife alan siz değerli milletvekillerimize, merkez yönetim kurulu ve merkez disiplin kurulu üyesi arkadaşlarımıza, il ve ilçe başkanlarımızla birlikte bütün dava arkadaşlarımıza, elbette bu toplantıların takip ve temininden sorumlu olan teşkilat işlerinden sorumlu genel başkan yardımcımız Sayın Profesör Doktor Edip Semih Yalçın'a milletimizin huzurunda en içten teşekkürlerimi iletiyorum. Allah sizleri var etsin, başarılarınız ve mücadeleniz daim olsun diyorum. Muhterem arkadaşlarım."
"Günümüzde savaşların ve çatışmaların ana sahasında masum insanlar vardır. Nihayet sivil ve savunmasız insanların tefrik edilmediği dikkatle ve teferruatla ayrıştırılmadığı dahası silahların gölgesinden çıkarılmadığı savaşlar adil olmadığı gibi tam manasıyla cinayettir, toplu katliamdır, kuşkusuz insanlık suçudur.
Gazze'de olan ve yaşanan aynısıyla budur. Hatırlarsanız 14 Ekim 2025 tarihli meclis grup toplantımızda şöyle konuşmuştum. Gazze şeridini ihtiva eden 738 günlük şiddet ve dehşet verici 9 Ekim 2025 tarihinde kısmen son bulmuş nihayet İsrail ile Hamas arasında ateşkes rejimi 10 Ekim 2025 tarihinden itibaren de tesis edilmiştir.
Asıl mesele yapılan ateşkes anlaşmasının sahadaki uygulaması ve çatışan tarafların taahhütlerine ve imzalarına sadık kalmasıdır. İsrail'in güven vermeyen askeri ve politik tutumu karşısında tedbirli ve ihtiyatlı hareket kaçınılmaz bir gerekliliktir."
"TRUMP'ın sözleri bir siyasetçinin bitmek bilmeyen hezeyanıdır"
"Geldiğimiz bu aşamada Mısır'da yapılan zirvenin ve alınan kararların İsrail tarafından çiğnendiği anlaşılmış ve açığa çıkmıştır. İsrail soykırım sürecini alçakça devam ettirmiştir. Sivil yerleşim yerlerini gene vurmuştur. Geçici ateşkes kararına riayet etmeyen, masumları katletmekten vazgeçmeyen İsrail sözüne, imzasına, taahhütlerine ve vaatlerine itibar edilmeyecek bir ülke olduğunu tescillemiştir. Ateşkes kararını uyduruk gerekçelerle ihlal eden siyonist eşkıyalık dur durak bilmeden kanlı operasyonlarını ilerletmekte, çıta yükseltmektedir.
Şu rezalete bakar mısınız? Ateşkes kararının alınmasından bugüne kadar çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere suretiyle 254 savunmasız insan hayattan koparılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın Gazze'deki ateşle ilgili kırılgan değil çok sağlam sözleri de gerçeklerle bağını koparan, hayal alemine dalan, keyfi ve tarafgir konuşan bir siyasetçinin bitmek bilmeyen hezeyanıdır.
Madem ateşkes kırılgan değildir, o halde 20 günlük zaman diliminde 254 Filistinlinin kanını döken soykırıma devam eden Deccal ülkenin hunhar saldırıları nasıl izah ve ifade edilecektir. Soykırım suçlusu İsrail'in ateşkes kararını paravan gibi kullanarak ve bu konuda stratejik rehavet ortamı inşa ederek saldırganlıkta ısrar etmesi iki yüzlülük, fırsatçılık, kalleşlik ve insanlık düşmanlığıdır."
“YERİNİ HUDUDUNU BİL”
"Amerika Birleşik Devletleri'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barack'ın Bahrey'nin başkenti Manama'da Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar işbirliği göreceksiniz beyanatı görev yaptığı ülkeye politik rota çizme densizliğine heves eden bir sefir'in ileri düzeyli akıl tutulmasıdır.
Henüz daha Gazze soykırımının hesabı görülmemişken, suçlular hesap vermemişken iki devletli model gerçekleşmemişken bu sefir İsrail ile işbirliği içinde olacağımızı neye dayanarak hangi hak ve yetkiyle iddia etmektedir.
Ülkemizde görev yapan dış misyon görevlilerinin yerini yurdunu bilmesi lazımdır. Hak ve hudut aşımına asla girmemeleri asıldır, kaçınılmazdır. Türkiye Cumhuriyeti soykırımcıların defteri dürülmeden ilişkilerde yeni ve temiz bir sayfa açacak kadar hakikate mazlum Filistinli kardeşlerimizin hukukuna yüz çevirmez, çeviremez.
Hak yerini bulmalı, insanlık vicdanı müsteri olmalı, adalet tecelli etmelidir. Hak haklınındır, onurudur. Onur insan varlığının yağmalanması muhal bir hayal olan ayrıştırılması söz konusu dahi edilemez değer hazinesidir. Onursuz hayat her anlamda iflas etmiş, manevi mal olmuş sıfri bir hayattır.
Hiçbir kudret ve kuvvet sahibi ülke hakkın ve hukukun sancağı sancağını indiremeyecek mazlum gönülleri teslim alamayacaktır. Zafer sabredenlerindir, zafer inananlarındır, zafer sırat-ı müstakim üzere yaşayan ve yaşayacak olan eşref-i mahlukatındır.
1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe kavuşmuş, iç siyasi istikrar ve demokratik işlerle uğraşmış, bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler'de tam üyelik statüsünü elde etmiş bir Filistin Cumhuriyeti hem bölge barışı hem de dünya barışı adına ikamesi olmayan bir mecburiyettir. İnşallah karanlık dönem bitecek, şafak sökecek, cani soykırımcılar döktükleri şehit ve masum kanların damla damla hesabını burunlarından gelesiye kadar vereceklerdir. Değerli dava arkadaşlarım.
Biz doğru yerden doğru menzilden bakarak ne gördüğümüzü ve nasıl gördüğümüzü peşin yargıların çekim alanına kapılmadan söylüyor ve paylaşıyoruz. Baktığımız yer milletimizin engin bakış noktası, haysiyet ve hassasiyet yüzüdür.
Hiçbir güç kudret ve kuvvet sahibi ülke hakkın ve hukukun sancağını indiremeyecek, mazlum gönülleri teslim alamayacaktır."
"BİZ BALIN PEŞİNDEYİZ"
"Bugün ben gördüğümüz ayrıca tarihin yaşanmış gerçeklerden damıtılarak gösterdiği hakikat ise huzurlu, umutlu, güvenli, gelişmiş, barışdil ve refah içinde serpilen büyük ve süper güç Türkiye'nin mimarisidir. Bu mimarinin inşa ve ihyası yalnızca siyasi sorumluluğumuz değil, gelecek nesillere, geleceğin ümit olan torunlarımıza vefa borcudur. Türk yönetim tarihinin ve geleneğinin akla dayandığı bilinmektedir. Aklın hayal kırıklığını önlediği, toplumun umutlarına nitelik, devletin hedeflerine içerik kazandırdığı hep söylenegelmiştir. Biz aklımızı kullanarak inancımızı ve irademizin bayraktarlığı altında toplanarak doğruyu bağlılığımızı uzlaşmanın bereketiyle temellendirip önümüze çıkan engelleri teker teker aşacağız. Özellikle ifade etmek isterim ki aynı yerde bulunmak aynı nitelikte olmanın göstergesi değildir. Hazreti Musa ile Firavun, Hazreti İbrahim ile Nemrut, Hazreti Muhammed ile Ebu Cehil aynı suyu içtiler. Ne var ki aynı suyu içen arı bal verirken yılan zehrini döktü. Bizim zehirle işimiz yok. Balın peşindeyiz. Biz huzurun müdafiyiz. Biz milli birlik ve beraberliğin kıyamete kadar varlığını sürdürmenin azim ve kararlılığındayız.
Hayat ve siyaset adeta kafa karıştıran ters akıntılarla dolu bir denizdir. Sabır, sebat, metanet, muhabbet ve olgunluk ise akıl çelen arsız köpükleri göğüsleyen birer yalçın kayalıktır. Yılgın, yorulan, ürken, sinen, korkan, kaçan, saklanan değil sorunlara meydan okuyan, cesaret ve dirayetle yalçın kaya gibi duracağız. Başka gemilerin dümen suyuna kapılmadan alabora olmadan fırtınalı denizleri birer birer açmanın kalıcı barış ve huzuru sağlamanın şaşmaz ve sarsılmaz amacındayız. Maksadı bulanık, bakışı dağınık iradesi çarpık iddiası içi güdük itibarı sönük kimi çevrelerin terörsüz Türkiye hedefini sabote etme çabası duygusallıkları kaşıyarak provokasyonlara teşne olma gayreti bizim nazarımızda yok hükmündedir. Terörle anılan bir ülke olmaktan hızla kurtuluşun adım adım ilerlediği bu günlerde terörsüz Türkiye seferli durduracağını zannedenlerin buna dair siyasi ilan yapanların üzerinde durdukları zemin kaydıkça daha çirkefleşmeleri beklenen öngörülen bir durumdur. Bihassa değinmek isterim ki Osmanlı İmparatorluğunda düzen bozucu faaliyetlere fesat çıkarmak denirdi. İşte bu fesat zihniyeti yeniden hortlak gibi dolaşmaya başlamış terörü adeta geçim ve umut kapısı olarak telaki ettiklerini utanmadan sıkılmadan hiç de yüzleri kızarmadan teyit etmişlerdir."