Haberler Politika Devlet Bahçeli: "Adil Yargılama Sürecinin Derhal Başlaması da Samimi Dileğimizdir"

Devlet Bahçeli: "Adil Yargılama Sürecinin Derhal Başlaması da Samimi Dileğimizdir"

MHP Lideri Devlet Bahçeli, İBB soruşturmasıyla ilgili iddianamelerin hızla tamamlanmasını ve adil bir yargılama sürecinin başlamasını talep etti.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki tartışmalı soruşturma ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Bahçeli, soruşturmanın hızlı bir şekilde ilerlemesi gerektiğini ve iddianamelerin süratle tamamlanarak adil bir yargılama sürecinin başlatılmasının samimi dilekleri olduğunu ifade etti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli:

"TBMM boykot ve protestolara sahne olacak ucuz ve uçuk ayak oyunlarına alet edilecek. Egoları şişkin hırs ve ihtirasları kabarık siyasi tahriklere maruz kalacak bir yer değildir.

Yeni yasama yılının açılış oturumunda sudan bahaneleri ileri sürerek katılmayan Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasına tahammülsüzlüğün yanında Aziz milletimizin iradesine saygısızlıkta üst bir fazla fazla geçen Cumhuriyet Halk Partisi gene baltayı taşa vurmuştur.

Dipsiz çelişkilerde bocayan Cumhuriyet Halk Partisi gafil riyakarlığıyla yanlışı savunacak basit ve bayağı gerekçelere sığınmayı, devamında bunlarla avunmayı tercih etmiştir. Elbette kendi düşenin ağlamaya, dövünmeye, sızlanmaya hakkı yoktur.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin sadece Sayın Cumhurbaşkanımızı, sadece meclisimizi değil esasen Türkiye'yi ve Türk milletini yok saydığı ortadadır.

İnanıyorum ki bu seviyesizliğin demokratik sonuçlarına da eninde sonunda katlanacaktır. 1 Ekim 2025 tarihinde meclisin açılışı münasebetiyle yapılan özel oturumun hemen ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Numan Kurtuluş'un daveti icabet eden parti genel başkanlarının yan yana oturmaları cepheleşmeden mustarip milletimizi gerçekten umutlandırmıştır.

İktidarıyla muhalefetiyle birlikte teşekkür eden tek kare fotoğrafa milli iradenin özlemleri yansımıştır. Her parti, her milletvekili, her siyaset insanı Türkiye sevdasının ortak faydasında buluştuktan sonra üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur.

Görüşlerimiz farklı olabilir. Fikirlerimiz ayrı olabilir. Bunları temin ve teşmil eden siyasetlerimiz de başka olabilir. Ama hepimiz Türk milletinin evladıyız mensubiyetimden onur ve şeref duymayız.

Yapmak varken yıkmanın ne manası vardır? Kucaklaşmak varken kutuplaşmanın kime ne faydası olacaktır? Yapıcı olmak duruyorken yapmanın, kırmanın, diyalog köprülerini havaya uçurmanın sorarım sizlere getireceği ve sağlayacağı nelerdir? Karakter hem kendi arzu amaçlarımıza hem de başkalarıyla kurduğumuz münasebetler ağına yüklediğimiz etik değerdir.

Bu değerin müşterek noktalarıyla eklemlenecek bir doğru siyasetin kaynaşma kulvarını inşa edecektir. Hayatlar yükselme tutkusu üzerine bina edilmiş menfaatperest siyasetçiler vardır. Nimet elde ettikçe böbürlenmeleri adeta bir kuraldır. Bunlar nimeti A'a kadar münis ve mutedil aldıktan sonra da münasebetsiz ve müfrittir.

Emek, enerji, mesai ve gayret sarf etmeden mevzi ve mevki kazanmaya alışmışlardır. Sorumluluk üstlenmek yerine önüne geleni kapan, ardına düşeni tepen yine onlardır. İnsan gövdesinin salgıladığı açgözlü safranın siyasi ihtiras olduğunu en iyi gösteren ve kanıtlayan bu kategoride yer alanlardır. Bütün bunları dikkate alan bir terkip ve tefsir öneriyle söyleyecek olursak Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyaseti meşruiyet zaafıyla malul sakat bir siyasettir. Bu ağır siyaset kusurunun milletimize vereceği hiçbir şey de yoktur.

Özgür Bey'in meclisteki malum o fotoğraf karesi ile ilgili günlerdir süregelen söz değerlendirme ve temelsiz eleştirileri esasen içten içe derinleşen bir kıskançlığın gittikçe ağırlaşan nedamet psikolojisinin alegorik şifresidir.

Samimiyetle ifade etmeliyim ki o fotoğraf Türkiye'nin fotoğrafıdır. Her şeyden evvel Cumhuriyet Halk Partisi'nin sürüklendiği çıkmaz sokağa içine girdiği korku tünelinin çırpındıkça battığı rüşvet ve yolsuzluk çamurunun elbette siyasi sonuçları olacaktır.

Özgür Bey'in Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili sözde meşruiyet sorunu imal ve icat etmek yerine partisinin ve şahsının ne kadar meşru bir çizgide durduğunu kafa yorması akıbeti ve mahiyeti bakımından akla en yatkın seçenektir. Egemenliğin ve meşruiyetin yegane kaynağı büyük Türk milletidir.

İrade milletimdir, hüküm milletindir. Eğer millet haricinde meşruiyet arayışlarına tenezzül edip teşne olabilecek mandacı siyasetçilerin izini sürmek isteyen çıkarsa tavsiyem ve temennim doğrudan CHP'ye bakmaları, orayı kurcalamalarıdır.

Zira kurcaladıkça mavi vatana masal ve safsata diyen işbirlikçiler çıkacaktır. Kurcaladıkça Karabağ zaferinden rahatsız olan devşirmeler görülecektir. Kurcaladıkça yabancı medyaya Türkiye'yi şikayet eden, yabancı ülkelerden aman dilenen, niye bizi görmüyorsunuz diye çığlıklar atan ciğersizlerin eşgali belirlenecektir.

Camdan evi olanların komşuya taş atmadan evvel çok iyi düşünmeleri makus bir hesap hatasından uzak durmaları gerekmektedir. Özgür Bey'in Sayın Cumhurbaşkanımız Amerika Birleşik Devletleri'nde Türkiye'yi onurla ve takdir edilecek boyutlarda temsil ederken İsrail'in sesi olması, ülkemizi kötüleme yarışına tevessül etmesi kelimenin tam anlamıyla çarpıklıktır.

Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler kürsüsüne vicdan muhakemesine dönüştürüp mazlumların tercümanı olurken Özgür Bey'in Netanyahu ile kayıkçı kavgası yapıyorlar gibi sözü unutulmayacak siyasi bühtandır.

"Turp'tan randevu dileyenlerin Filistin'in kardeşi olamayacaklarını söylemesi" ayıptır, günahtır ve yalandır. Özgür Bey'in nasıl bir durur dolduruşa getirildiği, kimlerin tuzağına düştüğü az çok malumumuzdur. Nitekim kendisine ve partisine yazık etmiştir. Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'nda dünya Türkiye'yi konuşmuşken Özgür Bey ve CHP yönetimi freni boşa almış, şarampole yuvarlanmıştır. Siyonist emperyalist esaretin altına giren CHP'dir. Hep dedim yine diyorum bu CHP'den hiçbir halt olmaz, olamaz. CHP'nin mahkeme kapılarına yüz bilmesi öncelikle kendi iç meselesidir. Ne var ki bu partiyi kasıp kavuran siyasi kriz günbegün çıta yükseltmektedir. Mahkeme kararları, YSK'nın çıkışları, karşılıklı suçlamalar, bölünme aşamasına doğru kayan bir CHP tablosunu gün yüzüne çıkarmaktadır. İtirafçı CHP'lidir. İddia sahibi CHP'lidir. Müşteki CHP'lidir, fail Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Cumhuriyet Halk Partisi'nde kılıçlar çekilmiş, ortak akıl kaybolmuştur. CHP yönetiminin her önüne geleni suçlaması doğru ve omurgalı bir tavır değildir. Aynada başka bir şey görmek istiyorlarsa aynayı değil, aynanın karşısındaki görüntüyü değiştirmeleri en makul tercihtir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin istikrarsızlığı tarihsel çizgisinden derin kopuşu Türk siyaset ve demokrasi hayatını olumsuz etkileyecektir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin içinde bulunduğu kaos Türk siyaseti, bu partinin geleneği ve geleceği açısından esef vericidir, yürek yaralayıcıdır. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi'nin hesabını vermesi gereken hatta yüzleşmesi kaçınılmaz olan korkunç nitelikli rüşvet ve yolsuzluk iddiaları vardır ve ortadadır. Özgür Bey'in savcı ve hakimlerimizle uğraşması, her vahim iddiayı siyasallaştırarak karalaması, meydan meydan dolaşarak zehir aşılaması suçluluk psikolojisinin yansımasıdır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi rüşvet ve yolsuzluğun pençesinde ekosisteminin esareti altındadır. Yüzleşmek için özgüven, gerçekleri kabullenmek için de siyasi ahlak ve dirayet gerekmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediyelerde dönen gayrimeşru ilişkilerin hesabını vermesi şarttır. Türk yargısına güvenimiz tamdır.

İddianamelerin süratle ikmal edilerek adil yargılama sürecinin derhal başlaması da samimi dileğimizdir. Muhterem arkadaşlarım. Gazze'deki soykırım ve insani felaket dünyayı ayağa kaldırmıştır. Bilhassa Gazze'ye insani yardım malzemesi götürmek amacıyla yola koyulan Küresel Sumut filosu siyonist kuşatmayı sarsmış ve uluslararası sularda uğradığı terörist saldırıya rağmen direniş umutlarını kamçılamıştır."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *