Türkiye’nin en acı facialarından biri olan Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangını, 78 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanmıştı. Aradan geçen süreye rağmen acılar ilk günkü gibi tazeyken, yaşamını yitirenlerin aileleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Araştırma Komisyonu’nda dinlendi.
Komisyon toplantısında gözyaşları sel olurken, ailelerin anlattıkları yürekleri dağladı. İlk söz alan Hilmi Altın, yangında eşini ve kızını kaybetmişti. Altın, "Biz mağdur değiliz, insan eliyle acıya atılmış aileleri katledilmiş insanlarız. Bu bir ihmal değil, cinayet" sözleriyle komisyon üyelerine seslendi.
“Bir Alarm Bile Çalmadı, Ruhsatı Kim Verdi?”
Altın, yaşanan faciada zincirleme ihmallerin olduğunu vurgulayarak, şu soruları yöneltti:
“Bu otele kim ruhsat verdi? Kim denetlemedi? Neden bir yangın alarmı çalışmadı? Otomatik yangın söndürme sistemi neden yoktu?”
Komisyon üyelerine “10 saniyeliğine gözlerinizi kapatın ve o cehennemin içine girin” çağrısında bulunan Altın, yaşadığı kaybı şöyle dile getirdi:
“Ben Hilmi Altın, hayatı geri dönülmez şekilde değişmiş biriyim. O cehennemden sağ çıktığım için, nefes alabiliyor olmaktan utanan bir eş ve babayım.”
“AB Vatandaşı Olsaydı, Kardeşim Ölmeyecekti”
Yangında kardeşi Alper Mercan’ı kaybeden Nihan Ece Mercan, yangının öngörülebilir bir felaket olduğunu belirtti:
“Eğer kardeşim AB vatandaşı olsaydı, AB onaylı bir turizm tesisinde olsaydı ölmeyecekti. Ayrıcalıklı misafirler ve otel sahibinin yakınları kurtarıldı, geri kalan kaderine terk edildi.”

“Anne Seni Seviyorum”
Evlatlarını yangında kaybeden bir başka isim, Duygu Can, oğlunun ölümünden hemen önce gönderdiği ses kaydını salonda dinletti. Minik çocuğun “Anne seni seviyorum” sözleri tüm salonu ağlattı.
Can, faciadan sonra karşılaştığı vicdan yaralayan tavırları da aktardı:
“Orada ağlarken biri yanıma geldi, ‘Vali Bey üzülüyor, burada ağlama’ dedi bana. O gün karşımda hiçbir yetkili yoktu.”
“İddianame Alelacele Hazırlandı, İfadeler Alınmadı”
Zeynep Kotan, oğlunun ölüm raporlarının sabah 6’da hazırlandığını ama kamuoyuna açıklanmadığını belirtti. "İddianame nasıl bu kadar hızlı hazırlanabilir?" diye soran Kotan, pek çok ailenin ifadesinin alınmadığını vurguladı.

“Tavuk Tırında Kızımı Teşhis Ettim”
Faciada kızı Feray ve torunu Oya’yı kaybeden Sema Şahin, morgların yetersizliği nedeniyle yaşadıkları travmayı şu sözlerle aktardı:
“Kızımın kömürleşmiş bedenini tavuk taşımakta kullanılan bir tırın içinde teşhis ettik. Bu benim ülkeme yakışmadı. Tavuk tırlarının içine hiçbirinizin evlatları girmemeli.”
“Vanaya Ulaşılamadı, Alarm Yoktu, Personel Kaçtı”
Eray Bağcı, oğlu Eren’i kaybetmenin acısıyla yaptığı konuşmada, otelin tamamen hazırlıksız ve sorumsuz olduğunu dile getirdi:
“Yangın alarmı yoktu, yangın tüplerine kimse ulaşamıyordu, ilk dumanı gören personel kaçtı. Bu bir cinayet, biz adalet istiyoruz.”
Tüm ailelerin ortak talebi, sorumluların en ağır şekilde yargılanması ve Grand Kartal Otel’in bulunduğu arazinin bir anıt alanına dönüştürülmesi oldu.