11 Kasım 2025
İstanbul
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
17°
MedyaTV | Gündem | Ekrem ve Dilek İmamoğlu’na “Cesaret Ödülü” Verildi

Ekrem ve Dilek İmamoğlu’na “Cesaret Ödülü” Verildi

Tutuklu CHP adayı Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu, Axel Springer Özgürlük Vakfı’nın “Cesaret Ödülü”ne layık görüldü; törene katılamadılar.

Tutuklu CHP adayı Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu, Axel Springer Özgürlük Vakfı’nın “Cesaret Ödülü”ne layık görüldü; törene katılamadılar.

Gündem

Almanya merkezli Axel Springer Özgürlük Vakfı, otoriter rejimlerde baskıya direnen gazeteci, aktivist ve siyasetçilere verdiği “Cesaret Ödülü”nün bu yılki sahiplerini açıkladı. Ödül, Silivri’de tutuklu bulunan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’na verildi.

İmamoğlu cezaevinde, Dr. İmamoğlu ise diplomatik pasaportu iptal edildiği için Berlin Özgürlük Haftası kapsamında düzenlenen törene fiziken katılamadı.

Törende konuşanlar arasında Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner, Axel Springer Özgürlük Vakfı İcra Direktörü Antje Schipmann ve daha önce ödüle layık görülen Rus muhalif lider Vladimir Kara-Murza'nın eşi Evgenia Kara-Murza yer aldı. Konuşmacılar, İmamoğlu çiftinin demokrasi, insan hakları ve özgürlük mücadelesini, kendi yaşadıkları örneklerle aktardı.

İmamoğlu, İngilizce kaleme aldığı ve törende okunan mektubunda şu ifadelere yer verdi:

“Sevgili meslektaşım ve dostum Kai Wegner, Axel Springer Vakfı’nın değerli üyeleri, saygıdeğer konuklar; beni ve cesur eşim Dilek’i ‘Axel Springer Cesaret Ödülü’ne layık gördüğünüz için içtenlikle teşekkürler. Temelleri özgürlük ve insan onurunun savunulmasına dayanan bir kurumdan bu ödülü almak hem benim hem de demokrasinin erdemlerine hâlâ inanan milyonlarca yurttaşımız için çok anlamlı. Özgürlük şehri Berlin’in halkı, otokrasi ve totaliterliği 36 yıl önce mağlup etmişti. Bugün maalesef otoriterliğin yalnızca bir bölgede değil, tüm dünyada yeniden yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. Demokrasilerinin dayanıklı olduğuna inanan ülkelerde bile özgürlükler daralıyor, hakikat kuşatma altında, hukuk ise adalet yerine iktidarın hizmetine giriyor. Böyle bir dünyada demokrasi ve özgürlük zemin kaybederken, refah, istikrar ve kalıcı barışın güçlenmesi de mümkün olmuyor. İşte bu yüzden mücadelelerimiz birbirine bağlı; demokrat ve ilerici liderler arasındaki dayanışma ve ortak eylem her zamankinden daha önemli.

Axel Springer, uzun süredir bu mücadelenin içinde önemli bir güç. Bu mücadelede sizi değerli kılan yalnızca gazeteciliğiniz değil, aynı zamanda yaşayan anayasanız sayılabilecek temel prensipleriniz. Bu prensipler bize kurumların vicdanla, siyasetin ise ilkeyle yön bulabileceğini hatırlatıyor. Bu prensipler arasında beni en çok etkileyen iki tanesi oldu. Birincisi özgürlüğe, ifade özgürlüğüne, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye olan bağlılığınız. Türkiye’de milyonlarca kişi, tam da bunun için cesurca, kararlılıkla ve barışçıl biçimde mücadele ediyor. Mart ayında hukuki temelden yoksun gerekçelerle tutuklanmamın ardından insanlar, İstanbul’da ve birçok şehirde meydanlara çıktı. Bunu öfkeyle değil, onurlu bir duruşla, adaleti ve kendi yöneticilerini özgürce seçme hakkını savunmak için yaptılar. 15,5 milyon yurttaş, partimin ön seçimlerine katılarak beni cumhurbaşkanı adayı olarak seçti. Mesaj açık. Halkın iradesi hapsedilemez. Bugün Türk halkı değişim istiyor; demokrasi, eşitlik ve umut istiyor.

Beni etkileyen ikinci prensip ise siyasal ve dinsel aşırılığın, her türlü ayrımcılığın reddi. Türkiye’nin en büyük ve en çok-kültürlü şehrinin belediye başkanı olarak yönetimi adalet, kapsayıcılık ve dayanışma üzerine kurmaya çalıştım. Başkaları duvar örmek isterken biz köprüler kurduk. Başkaları bölmek isterken biz diyalog ve iş birliği zeminleri yarattık. İstanbul modelini ülke geneline yaymayı, kutuplaşmanın yerine katılımı, aşırılığın yerine empatiyi yerleştirmeyi hedefledik. Şiddetin ve terörün her şekline karşı durduk. Çünkü güçlü bir vicdana ve sağlam değerlere sahip bir toplum, er ya da geç adaleti ve dayanışma yolunu da bulur. Bu ahlâki pusula, Ukrayna’dan Gazze’ye, Sudan’dan Somali’ye tüm insanlığa uzanmalı. Bugün Filistin’de yaşananlar, dünya vicdanını derinden yaralıyor. Hem Filistin hem İsrail’in barış ve güvenlik içinde var olma hakkını savunmak, insanlığın gereği ve bir halkın özgürlüğünü savunmak, bir başka halkın onurunu ya da yurdunu inkâr etmek anlamına gelemez. Müslümanlara yönelik hoşgörüsüzlüğü ve ayrımcılığı nasıl reddediyorsak, anti-semitizmi de aynı kararlılıkla reddediyoruz.

Değerli dostlar bu ödül, iki kardeş şehir olan, özgürlük şehri Berlin ile direniş ve yenilenme şehri İstanbul arasında kurulan dostluğun ve paylaştığımız ortak değerlerin önemli bir teyididir. Türk halkına dünyanın, onların demokrasi mücadelesine sırtını dönmediğini gösteren bir mesaj. Barış, adalet ve refah isteyen halkların önünde hiçbir duvarın duramayacağını göstermek için buradan, Berlin’den daha doğru bir yer ve şimdikinden daha iyi bir zaman olamaz. Burada dünyaya bir çağrı yapıyoruz. Demokrasi ve ortak değerler tehdit altındayken başımızı başka yöne çeviremeyiz. Halkını susturanlarla ortada bir sorun yokmuşçasına iş yapmak pragmatizm değil, korkaklık. Zorbalığa karşı durma cesaretini gösterebilmeliyiz ancak umudum var. Dilek ve ben, her gün, geleceğinden vazgeçmeyen gençlerin cesaretine, sansüre rağmen yazmayı sürdüren gazetecilerin direncine, sandığa gitmeyi bedel ödeyerek de olsa sürdüren yurttaşların kararlılığına tanıklık ediyoruz. Onlar bize hatırlatıyor ki, özgürlük bastırılsa da asla yok edilemez. Birlikte kaygı çağını cesaret çağına dönüştürmeliyiz. Bunun için Bertolt Brecht’in dayanışma ile ilgili meşhur dizesini hatırlattım. Bugün Türkiye’de milyonlarca insan her gün bu dizeleri tekrarlıyor. ‘Keiner oder alle. Alles oder nichts. Einer kann sich da nicht retten.’ (Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.) Bu ödül için, Türk halkının yanında durduğunuz için bir kez daha teşekkür ediyorum.”

“SONUNDA HER ZAMAN HALKIN İRADESİ GALİP GELİR”

Dr. Dilek Kaya İmamoğlu da törene gönderdiği video mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Sevgili eşim Ekrem İmamoğlu ile birlikte Berlin Özgürlük Haftası kapsamında Axel Springer Özgürlük Vakfı tarafından verilen ‘Cesaret Ödülü’nü kabul etmekten büyük bir onur ve derin bir sorumluluk duygusu duyuyorum. Öncelikle Axel Springer Özgürlük Vakfı’na, vakfın başkanı Sayın Antje Schipmann’a ve Berlin Belediye Başkanı Sayın Kai Wegner’e içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bu ödül yalnızca bize değil; demokrasi, özgürlük ve adalet için direnen tüm yürekli insanlara adanmış bir ödüldür. Sevgili eşim Ekrem İmamoğlu, mart ayından bu yana haksız bir biçimde hapiste tutuluyor. Onunla birlikte 17 belediye başkanı, yüzlerce bürokrat ve çok sayıda muhalif de bugün cezaevinde. Ülkemiz için zor, ağır ve sınayıcı bir dönemden geçiyoruz ama biz biliyoruz ki bu bir karanlık değil, aydınlığa yürüyen bir mücadeledir. Bu, demokrasiye, özgürlüğe ve adalete inanan milyonların mücadelesidir. Bu yüzden dimdik ayakta duracağız. Korkmayacağız. Cesur olacağız. Çünkü biz inanıyoruz ki sonunda her zaman halkın iradesi galip gelir. Özgürlük yalnızca bir ülke için değil, insanlık onuru için evrensel bir değerdir. Bugün burada, dayanışmanız ve umudunuzla yanımızda olduğunuzu hissediyorum. Bu dayanışma bize güç veriyor, inancımızı büyütüyor. Kalbimin en derininden bu anlamlı desteğiniz için her birinize teşekkür ediyorum. Ekrem’in ve benim en içten sevgi ve selamlarımızla.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *