Özgür Özel’den Lütfü Savaş’a Sert Sözler: “Mikropluk Yapmak Onun İşi”

CHP lideri Özgür Özel, kurultayın iptali için başvuran Lütfü Savaş’a sert tepki gösterdi: “Beyhude işlerle uğraşsın, mikropluk yapmak onun işi.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, son günlerde parti içindeki tartışmaların odağında yer alan isimlerden Lütfü Savaş’a çok sert ifadelerle yüklendi.

CHP’den ihraç edilen ve partinin son olağan kurultayının iptali için yargıya başvuran Lütfü Savaş’a tepki gösteren Özel, “Bu beyhude işlerle uğraşmaya devam etsinler. Özgür Özel’i çok az tanımış. Yakından tanıtacağım kendisine. Mikrop niye mikropluk yapıyor diye sorulmaz; onun işi o, mikropluk yapacak” ifadelerini kullandı.

Özel'in açıklamaları şöyle:

"İddianame çıktıktan sonra da bugün iddianamede adı geçen ve burada tutuklu olan arkadaşlarımızın neredeyse tamamıyla görüştüm.

Ayrıca Ekrem başkanımızla ve Aykut Erdoğdu vekilimizle genel Başkan yardımcımızla geçmiş dönem görüştüm.

Tabii bir yandan iddianameyi bekliyorduk ve hep söylüyordum burada aslında bir özel haberle Ömer Çelik'e de seslenmek lazım.

Şu Silivri'nin önünden en çok söylenen söz şudur. İddianameyi bekliyoruz. Yargılamak yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyoruz diyorduk.

Bu iddianamenin içinde bugüne kadar söylenen atılan bütün iftiraların söylenen sözleri ne kadar boş olacağının ortaya çıkacağı konusundaydı. Ömer Çelik bu lafı dün ilk kez duymuş.

Düşünün ne kadar yakından takip ediyorsa ülke gündemini ve diyor ki "Vay efendim yası adatiyle bizi yargılayacaklar." Onun o demek olmadığını müsait bir zamanda dilinden anlayan birisi kendini anlatsın.

Benim ona bir şey izah etme imkanım yok. Çünkü o seçici geçirgen bir kulak zarı var kendisinin.

İşine gelenleri duyuyor işine gelmeyeni duymuyor ve kendince öyle bir hale gelmiş ki Ömer Çelik, öyle perişan bir halde ki bir partinin sözcüsü olarak diyecek hiçbir şey bulamamış.

Bugünün CHP'sine bir şey demiyor.

Dünün evvelii günün bilmem ne 1960 darbesinden CHP'yi sorumlu tutup hesabını da bizden soracak biz de oralara özenecekmişiz falan filan. Biz iddianame çıktığı anda da söyledik. Hele hele İBB iddianamesini de bekliyoruz.

Bugüne kadar atılan o kadar iftira o kadar haksız itham tel tel dökülecek demiştik. Dökülmeye başladılar.

İçeride ziyaret ettiğimiz arkadaşlarımız kendi durumlarından zaten bugüne kadar söylenenlerin dışında iddianamede hiçbir şey yok.

Ama işin en berbat tarafı şu. Soruşturmanın gizliliği ilkesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat nasıl ihlal edildiği ortada.

İddianamede sürpriz bir şey yok. Gizli bir şey yok arkadaşlar. Çünkü bugüne kadar bunu ve çok daha fazlasını işte hepinizin de bildiği yargı muhabiri arkadaşları kimini bizzat Akın Gürlek bilgilendirerek kimine bilgilendirme ağları kurarak zaten bunları sızdırmıştı ve bir algı operasyonu yapmaya çalışmışlardı.

Yeni hiçbir şey yok ama çok net bir şey var iddianamede. Her biri alınan içeride tutulan ve bu İftiranameyi imzalarsan çıkarsın denilen kişilerin söylediği sözler dışında bir şey yok.

İddianamede örneğin rüşvet suçundan bahsediliyor.

Asli unsuru rüşvet suçunun para. Parayı verdim diyen bir kişi var mı iddianamede?

Parayı kim vermiş? Parayı aldım diyen var mı? Yok. Peki bu alındığı söylenen rüşvetin konulduğu yer var mı? Bir kör kuruş bir yerden bulunmuş mu? Yok.

Bula bula bir tane lüks yat resmi var. Balayı için gidilmiş lüks yatla ilgili o Yüksekle ilgili Hatta o yatın sahibinin gelin bizim fotoğraflarını Ataşehir Belediyesi'nin, Ataşehir Belediyesi'nin şoförü valizi koyarken yatın kaptanı "patron hoş geldin" demiş Rıza Akpolat'a.

Tek kanıt bu arkadaşlar.

Ya öyle adamlar geziyor ki piyasada önünde gelen herkese abi der gibi patron diyor.

Gelene patron hoş geldin demiş. Yatın sahibi diyor, yat benim. Rıza diyor yat benim değil. Ama hani bir yerlerden para alınmış ya, bu parayla ne alınmış? Herhalde bir yerden para alınca, o parayla bir şey almaktan savcılık ve o taraftakiler hep yat satın almayı düşünüyorlar.

Yani böyle para varsa yata bakarsın. Burada alamazsan dünyanın öbür ucunda alırsın falan. Herhalde kişi kendinden bilir şiir diyeceğim ama çok da alakası yok herhalde yani. Nereden geldiyse aklıma alsa alsa yat almıştır diyor.

Olmayan bu yatı senin diye ısrar ediyorlar. Bunun dışında da bir şey yok. Parayı verdim diyen yok. Aldım diyen yok. Ortada para yok. Rüşvet suçundan içeride tutuklu arkadaşlar var. O arada itirafçılar para alındı diyorsa nereden aldıklarını bir söylesinler. Bir de kime verdiklerini söylesinler. Anlaşılan o ki o iftirayı atanlar almış herhalde o parayı.

Bu taraftan bir bağlantısı olmadığına göre. Günü gelince korkarım şöyle şeylerle karşılaşacağız bolca. Korkarım değil, şimdiden söyleyeyim. Özgür Özel Silivri önünde söylemişti dersiniz. Bu iftira atanların, itirafa zorlananların bir süre sonra teker teker" ya ben dışarı çıkmak için bunu yapmak zorunda kaldım. Evet ispatlayamam" diyecek.

Çünkü ondan da mesul olacak. gibi sıralı beyanlarını çok yakında görmeye başlarız diye düşünüyorum. Bunun dışında elbette şunun altını çizeyim. Belediye başkanı bu arkadaşlar. Ve belediyedeki ihalelerden sorumlu tutuluyorlar.

Gaziantep'te Şehitkamil Belediye Başkanı Cumhuriyet Halk Partisi'ndeyken hakkında birçok iftira iddia çıktı. Bunlardan yargılanmaya başladı. Sonra kendisi bunlardan yargılanırken beraat etti ve AK Parti'ye katıldı. Beraat ettirildiği kararda açın okuyun. İki husus var. Bir diyor ki, bir belediye başkanı belediyedeki ihalelerden imza yetkilisi olmadığı için sorumlu değildir. O yüzden iki HTS kaydının denk gelmiş olması görüştüğü anlamına gelmez. Tek başına kanıt değildir. O yüzden Umut Yılmaz'ın beraatine ve AK Parti'ye hızla katılmasına teşvik edilmesini. Bu son cümleyi ben ekledim. Geri kalan hepsi aynen öyle.

CHP'de duranlar ihalelerden sorumlu tutulup içeri atılıyorlar. Ahmet Özer bir ihale yapılmış. O ihalede kamu zararı oluşmamış, yolsuzluk olmamış, bir şey olmamış ama bir iftira üzerine içeride tutuluyor. Diğer tarafta Umut Yılmaz salınmış. Zeydan Karalar tutuluyor, Umut Yılmaz salınmış. 6 yıldır ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan ve karar aşamasına gelindiği noktada AK Parti'ye katılan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı 6 yıl tutuksuz yargılanmış. Tam karar aşamasındayken AK Parti'ye katılmış. Tamamen kişiye göre hukukun uygulandığı korkunç bir sürecin içindeyiz.

Ahmet Özer 4 yıldan yargılanıyor. Ahmet Özer ceza alsa yatacağı süre 6 yıl 6 ay 2 gün. 9 aydır içeride Ahmet Özer. Ceza alsa 3 ay alacaklı olarak çıkacak dışarı. Ama halen daha tutuklu bulunduruluyor. Arkadaşlarımızın tensip zaptı ile birlikte tutuksuz yargılanmaları lazım. Tamamının biz vicdanlı bir heyetin bu davaya baktığında ya bu insanları bu kadar zaman bunlarla mı içeride tuttunuz deyip yargılamayı tutuksuz yapacağını e istediğiniz cezalar kesinleşse zaten bu kadar yatacaklar deyip arkadaşlarımızı salmalarını bekliyoruz.

Çok yakından takip ediyoruz süreci ve çok net bir şey söyleyeyim size. Bu iddianame tel tel döküldüğü gibi hiçbir kanıt olmadığı gibi duydum. Duydum, duymuştum. Sanıyorum, galiba ifadeleriyle yüzlerce kez kullanılan burada tutulan insanlara büyük bir haksızlık yapıyor. Bu iftirayı atanlar iftiralarından cayarlarsa cayacaklar, yoksa bu iftiraların altında kalacaklar. Onu da söyleyelim. Bundan sonraki süreci yakından takip etmeye devam ediyoruz. 3-5 tane Aktoroslar çetesinin yaptıkları kötülük iddianamenin tanzimiyle bu buraya kadarki aşamada durmuştur diye bekliyorduk.

Ama yeni bir soruşturma numarası açarak arkadaşların bazılarını oraya tekrar dahil ederek arayışını sürdüreceği anlaşılıyor. Ben açıkça şunu söyleyeyim. Açıkça şunu söyleyeyim. Akın Gürlek de biliyor, ben de biliyorum ki eğer Türkiye'de 100 liralık yolsuzluk varsa 99'unu AK Partili belediyeler, yöneticiler, siyasetçiler yapmaktadır. Bunu adın gibi biliyorsun. Bizim tarafta bir yolsuzluk varsa ilk cezalandıranın ben olduğumu da biliyorsun. Bu arkadaşlarımızı siyaseten aldın içeriye. Çünkü Cumhurbaşkanı adayı olmasını Ekrem İmamoğlu istiyorsun. Oraya bir suç örgütü yaptın. Kafa dedin, ahtapot dedin, kollar dedin cevabını verdim. O günden beri ahtapot da diyemiyorsunuz. Şimdi ne kollar kafaya bağlanıyor, ne kafanı ayağa bağlanıyor. Perişan haldesiniz. Kazımaya devam ediyorsunuz. İstediğiniz kadar kazayın.

Bizim altımızdan ülkeye hizmet etme niyeti olan tertemiz yürekli cesur siyasetçiler çıkar. Başka bir şey çıkmaz. Ama gün gelecek bakmadıklarının kazımadığın yerler kazınacak. Gün gelecek öyle yerler kazınacak ki altından neler çıkacak. Hayatımda ilk kez senden duyduğum mesela soğuk cüzdan lafını sen nereden öğrendin onu merak ediyorum. Gizli tanığa Hollanda plakası vermişsin. Hollanda plakaları gibi kodlama vermişsin. Hollanda merakını çok merak ediyorum. Yine bunun devamında para olsa olsa bir para varsa denizde yüzüyordur tespitini nereden ilham aldığını çok merak ediyorum. Bunu da ben sabırla bekleyeceğim.

(200 İBB personelinin ifadeye çağrılması, İBB iddianamesinin yazılmasını, hızlanmasına ilişkin bir adım mıdır? )

Bu şöyle kazıyor kazıyor kazıyor bir şey bulamıyor. Taşa geldi. Artık ateş çıkıyor. Çaresizce döndü başka tarafları kazımaya başladı. İddianameyi eylül ayının başında bu iddianame denmişti. Ekim sonuna kaldı. İBB iddianamesi ekimde denmişti. Anlaşılıyor ki daha geçe kalacak. Çünkü iddianamenin yazılabilmesi için.

Bakın Beşiktaş iddianamesinde de durum ortaya çıktı. Neden bütün Türkiye bomboş iddianame diyor. Bomboş bomboş bomboş. Savcının zoruyla yani işte burada yatan sonra bir imza atıp serbest kalan kişilerin iftiraları dışında bir kanıt yok. Varsa siz söyleyin arkadaşlar. Varsa deyin ki bakın şu kişi rüşvet verdim, şu kadar verdim.

Şu aracılıkta verdim dedi. O rüşvetin alındığı yer burdu. Kamera kaydı şusu busu buydu. O rüşvet parası burada bulundu. Ya da şu olmuş şu elini sürmüş. Bir tane kanıt yok ki. O yüzden bu Beşiktaş İddianamesi bu kadar bekledi.

İBB iddianamesi şu anda kendi içlerinde tartışmalı. Yani diyorlar ki İBB iddianamesini her bir savcı kendi sorguladığı şirket üzerinden ayrı ayrı yazsın ve işte şu şirketin iddianamesi bu şirketin iddianamesi diyelim. Bu iddianamelerde adı geçenlerle de Ekrem İmamoğlu'nun her biriyle ayrı ayrı bağlantısı vardır diyelim.

Akın Gürlek şöyle söylüyor. Söylemiyorsa yapsın bir açıklama. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı böyle bir tartışma yoksa açıklasınlar diyor ki Sayın Erdoğan için adama ahtapot dedirttik diyor. Tek iddianame olacak diyor.

Savcılar diyor ki bunların hepsi tek iddianame nasıl olacak. Çünkü çelişkili, birbirini tutmayan, birbirini ispatlayamayan bir sürü şey var ortada. İşin içinden çıkamıyorlar. Şimdi ona yönelik 200 kişiyi daha çağıralım. Ya ne yapsın savcı daha soruşturma sürüyor bak. Hani iddianame yazım aşamasındaydı bitiyordu ekimde verecektin.

Ver o iddianameyi o zaman başka bir şey sorgulayacaksan sorgula. İddianameyi yazamamaya bahane ve yeni bir telaş, yeni bir arayış masum insanları rahatsız ediş acaba oradan buradan bir şey bulabilir miyim diye. Onu buraya yollayan Ekrem'i derdest et Cumhurbaşkanı adayı olamasın diye yolladı.

Öyle olmasa ne işi var İstanbul Üniversitesi'ne yazı yazıp İşletme Fakültesi diplomayı iptal etmeyince 31 yıl sonra diplomayı alakasız bir yerden iptal ettirmenin. Nerede lazım diploma? Cumhurbaşkanlığı adaylığında. Bir gün önce dedi ki benim derdim bu. Bir gün sonra da bu işlere başladı. Bir şey bulamadı. Bulamıyor bulamayacak. İddianameye ne yazarsa yazsın kanıtlayamayacak.

En sonunda da bu işin içinden Erdoğan'da eli boş çıkacak kullandıkları da bu işten mahcup ve sorumlu olarak ayrılacaklar. Yapılan işlemlerin tamamı yazılamayan iddianameye kılıf ayırmak içindir. Madem öyleyse bugüne kadarki kısmını yazsın. Bundan sonrasına yeni bir soruşturma açsın. Niye yazamıyor? Olmadı. İlk ben boşuna mı ilk günden beri geliyorum her hafta burada size bunları anlatıyorum. Siz boşuna mı bunlara bakıyorsunuz.

(belediyelerden de dosyalar isteniyormuş efendim. Onunla ilgili değerlendirme yapar mısınız?)

Zayıf karnı nedir İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının? Aziz İhsan Aktaş denen kişi kabaca 380 yerle çalışıyor. Bunun 80'i CHP'li, 300'ü AK Partili belediyeler, bakanlıklar ya da AK Partililerin atadıklarının yönettiği kurumlar. Onlara niye gitmiyorsun da buraya geliyorsun diyorduk ve açıkça da ortaya koyduk. Bir tanesi geçmiş dönemki MHP'li belediyenin Kütahya Belediyesi'nin dosyasını bu iş başlamadan önce ayırıp Kütahya'ya yollamıştı. Yoksa Alim Işığın burada yatıyor olması lazım değil mi? Bence yatmasın. Bakın yatmasın. Tutuksuz yargılansın. İkincisi Isparta Belediyesi'ne hani bizim arkadaşlara bir şey bulamıyorlar ya. A8 Long araba vermiş. Belediye başkanı da AK Parti taktıırmış. Ondan geliyor gidiyor. İhaleyi vermiştim. Sonrasında rica ettim bu arabayı da bize verdi demiş. şimdi bunun o arabanın tekerini bulsa burada bize kanıt yapacak. Araba Isparta'da geliyor gidiyor A8 Long. Şimdi bu iddianameyi verdikten sonra o dosyaları istemiş akıbetlerine bakacak. Algı yönetimi yapıyor. Onları da istedim işte. Haber geçiriyor. Dünya kadar dünya kadar ciddi iddiayı görmezden gelenler. Yani İBB'deki 30'un üzerinde Ankara Büyükşehir'deki 90'ın üzerinde yolsuzluk dosyasına Süleyman Soylu el koydu üstüne oturdu. Ondan ilgili tık demeyenler Isparta'dan dosyanın akıbeti soruldu diye Isparta'dan bilgi istendi diye Kütahya'dan dosyanın akıbeti soruldu diye haber yapıyorlar. Niye ihtiyacı var buna yandaş basınının? Niye var? Güya Bakın AK Parti'de de MHP'de de birer örnek oraya da bakıyor. Bakmıyor kardeşim yollamış oraya dosyayı önceden. Kendi bu dosyadan ayıklamak için bir gün önce çekmiş Kütahya'ya yollamış. Akıbetini soruyor. Senin benim gibi merak ediyor. Ama basın bülteni geçiyor ki algı yönetimi yapıyor. Meselenin kendisi şu. Olguyla bir şey halledemeyen Başsavcı algı operasyonuna kalkıyorsa elinin boş dosyanın bomboş iddianamenin bomboş olduğunun itirafıdır bu yaptığı iş.

(Eski delegelerin ve Lütfü Savaş'ın kongre sürecine ilişkin bir iptal itiraz dilekçeleri Ankara Hukuk Mahkemesi'ne sunulmuş. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?)

Gerçekten ülkenin bu kadar derdi sorunu varken bir zaman bu işlerle, o lüzumsuz isimlerle ülke gündemini o kadar meşgul ettiler ki O lüzumsuz iş ismin lüzumsuz beyhude sonuç olamayacak sırf adını geçirmek için yaptığı saçma sapan bir iştir. Daha öncekiler gibi bu da ilgili mahkemelerce reddedilecektir.

Beyhude uğraşıyorlar. Hazımsızlığın bu kadarı oysaki biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem vatandaşın derdiyle hem de kendi canımızla burada uğraşıyoruz. Ama gün gelir gün gelir bunların hepsinin hesabı sorulur. Gün gelir fitil fitil burunlarından gelir. Gün gelir bizim de dava açacağımız günler hesap soracağımız günler olur. Bu beyhude işlerle uğraşmaya devam etsinler. Özgür Özel'i çok az tanımış.

Çok az tanımış. Yakından tanıtacağım kendisine.

(Soru: Efendim cuma günü kurultay davasının duruşması görülecek. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın değerlendirmesi oldu. Diyor ki iktidar kontrollü seçime gitmenin hazırlığında. Bu sebeple de Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekliyor ifadesini kullandı. Cuma günü görülecek duruşmaya ilişkin hem duruşmadan beklentilerinizi hem de ilişkilendirme değerlendirmelerinizi rica ederim)

Değerlendirmenin muhatabı ben değilim. Duruşmanın muhatabı da Sayın Hakim Mahkeme. Daha önce de söyledim süreç odaklı değil. Sonuç odaklı sonuç odaklı değil süreç odaklı bir iş yürütülüyor. O yüzden bu işlerden bir sonuç çıkmaz. Ben bu cevabı vermekten yorulmadım ama bu meseleyi gündemde tutmak istiyorlar işte. Biraz önce de arkadaşın sorusunda bahsedilen adı geçen zevat. Yani mikrop niye mikropluk yapıyorsun diye sorulmaz yani. Ondan onun işi o. Mikropluk yapacak."

İLGİLİ HABERLER