Erdoğan, KKTC’deki Barış ve Özgürlük Bayramı’nın ardından uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs’a yönelik net mesajlar verdi. “Onlar KKTC’yi tanımıyorsa biz de Güney Kıbrıs’ı tanımıyoruz. Kıbrıs Türkleri bizim canımızdan bir parçadır” diyen Erdoğan, “Çözüm iki devletli modeldir. Taviz yok” dedi.
"Şara Duruşuyla Süreci Korumayı Başardı”
Erdoğan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın dik bir duruş sergilediğini ve bölgede ateşkes ortamının Türkiye’nin çabalarıyla sağlandığını söyledi. Süveyda’daki gelişmelere dair bilgi veren Erdoğan, “Dürzilerin çoğu ateşkese uyuyor ancak İsrail destekli bir fraksiyon bozgunculuk yapıyor. Şara'yı yalnız bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
"Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara orada dik bir duruş sergilemiştir. Şu ana kadar herhangi bir tavizi de söz konusu değil. İsrail sürekli tüm bölgeyi ateşe atma gibi bir gayret içinde. Bu gayret karşısında ise Suriye'nin bu duruşuyla süreç, ihtiyatlı bir şekilde devam ettirildi. Suriye’nin bölgeyi 2 bin 500 kadar askeriyle kontrol altına alması söz konusu. Son atılan adımlarla da kontrolü sağlamış vaziyetteler. Böylece Güney’de bir hakimiyet tesis edilmiş durumda. Suriye halkı tüm kesimleriyle, geçmişte yaşadıkları acılardan ders çıkartıp, bu oyunlara gelmeyi kesinlikle düşünmüyor. Burada Dürzilerle diğer kesim arasındaki uzlaşıyı sağlamış vaziyetteler. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara burada bana göre çok olumlu bir adım attı. Kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinde bu duruşunu konuştuk. Kendisinden bizden talebi nedir, ne değildir bunları öğrendik. Kendilerine her türlü desteği vereceğimizi de söyledik. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Birleşik Devletleri’nin Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı ile sürekli görüşme halinde. Aynı şekilde MİT Başkanımız İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler de muhataplarıyla görüşüyor. Bölgede son olarak bu 2 bin 500 kişilik hafif silahla donatılmış gücün Süveyda'ya gitmesine izin verildi. İki gündür Amman’da toplantılar devam ediyordu. Aşiret reisleri, Ürdünlüler ve ABD Özel Temsilcisi bizimle sürekli temas halinde. Süveyda’nın etrafı çevrilmiş durumda. Birliklerin içeriye girip girmemesine izin vermeyle ilgili bir problem var. Şu anda Dürzilerin malumunuz üç kolundan ikisi son derece uyumlu olduğu halde kollardan biri İsrail ile hareket ediyor. Bunlar bozgunculuktan vazgeçmiyor. Bu nedenle içeride zaman zaman çatışmalar devam edebiliyor. İçeriye polis giremiyor, asker giremiyor, şehrin etrafındalar. En azından dışarından unsurların gelmesini engellediler. Amman’daki devam eden müzakerelerde sözünü ettiğimiz o bir Dürzi fraksiyon hariç taraflar, gönüllü olarak ateşkese uymaya “evet” dediler. Suriye meselesinde aslında son derece yapıcı bir atmosfer oluştu. Bütün bir araya gelemeyecek aktörler, Suriye konusunda bir araya gelirken İsrail'in bu istikrar projesini bozmasını dünyaya iyi anlatmak gerekiyor. Biz, bunu anlattığımızı düşünüyoruz. Amerikalılar özellikle bu meseleyi biraz daha sahiplenmeleri gerektiğini anlıyorlar. Temel sorun tarafların birbiri arasında çatışma olması. Ama daha da büyük stratejik sorun, bu çatışmayı bahane ederek İsrail'in bölgeyi işgale kalkması. Zaten İsrail, bildiğiniz gibi bölgede istikrar olmasını istemiyor. Bütünleşik bir Suriye’nin kendisi için iyi olmayacağını düşünüyor ve bu türden provokasyonlara devam ediyor."
“Tüm Sabotajlara Karşı Teyakkuzdayız”
Silah bırakma sürecinin başladığını söyleyen Erdoğan, Meclis zemininde komisyon oluşturma çalışmalarının nihai aşamada olduğunu belirtti. “Terörsüz Türkiye hedefimizden sapmayacağız. PYD ve SDG üzerinden oyun kuranlara da fırsat vermeyeceğiz” diye konuştu.
"“Terörsüz Türkiye” hedefimize ulaşmak için adımlarımızı atmayı sürdürüyoruz. Bu nihai hedef doğrultusunda ilerleme devam ediyor. Sürecin provokasyonlardan etkilenmemesi için de son derece dikkatliyiz. “Terörsüz Türkiye” hedefimizi sekteye uğratacak tüm sabotajlara ve yapılara karşı teyakkuz halindeyiz. Biliyorsunuz silah bırakma başladı. İlgili arkadaşlarımız gerekli takibi yapıyor ve temasları sağlıyor. Komisyon konusunda da görüşmeler, bildiğim kadarıyla, nihai aşamaya geldi. Yakında Meclis zemininde ilerlemenin yaşandığına şahitlik edeceksiniz. Biz terörsüz bir geleceği inşa etmekte kararlıyız. Hedefimize ulaşmak için ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve sonuçta nereye varacağımızı çok net bir biçimde biliyoruz. Bölgemizde yaşanan hadiseler, bir kez daha attığımız bu adımın doğruluğunu ortaya koyuyor. Şu anda İmralı bu konuyla ilgili her türlü desteği verdi, veriyor. İşin bu boyutu çok çok önemli. YPG’nin duruşu her an her türlü değişkenliğe uğrayabilir. Bu yaklaşımın bunların uzantısı olan SDG bakımından nasıl yansıyacağı da önemli. Son gelişmelerde Suriye Cumhurbaşkanı Şara'nın duruşu, bunların olumsuz anlamda bir araya gelişini de bana göre ortadan kaldırmış vaziyette. Biz kararlıyız, Ahmed Şara'yı Suriye'de yalnız bırakmayacağız. Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz, Suriye’nin yeniden toparlanmasını biz ülkemiz için de olumlu görüyoruz. Çünkü Suriye'nin yeniden toparlanması bizimle olan münasebetlerini de olumlu istikamette etkileyecektir. Ülkemizdeki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü geri dönüşlerinin başladığını görüyoruz. Halbuki “dönmeyecekler” diye bir ümitsizlik vardı. Şimdi gönüllü geri dönüşlere başladılar. Biz de gönüllü geri dönüşlerin hızlanması için her türlü desteği vereceğiz. Bu dönüşlerin hızlanmasıyla birlikte Suriye hızla normalleşsin, biz de Güneyimizi sağlama alalım istiyoruz."
“Yeni Uçak Gemisi Yolda, Jet Alımında Son Aşamadayız”
KAAN, AKINCI, ALTAY, HÜRJET, ATAK ve TCG ANADOLU gibi projelerle Türkiye’nin adından söz ettirdiğini vurgulayan Erdoğan, “Yeni uçak gemisi için İspanya ile anlaştık. İngiltere ve Almanya ile jet alımı süreci de ilerliyor” dedi. Erdoğan, “Tam bağımsız Türkiye sloganla değil, icraatla olur” diyerek savunma sanayiindeki kararlılığı vurguladı.
“Tam Üyelik İçin Beklemeye Gerek Yok”
Erdoğan, AB üyelik sürecine dair mesajlarında, “Türkiye, Avrupa için köprüden önceki son çıkış. Siyasi bariyerler kalkmalı. Vize serbestisi dahil her adım için biz hazırız” dedi.
“İsrail Gözü Dönmüş Canavar Gibi Davranıyor”
İsrail’in Gazze’deki soykırım politikalarına sert tepki gösteren Erdoğan, “Gazze halkı teslim olmadı, olmayacak. İsrail hırsının kurbanı olacak” dedi. Ateşkes görüşmeleriyle ilgili üç başlıkta anlaşma sağlanamadığını belirten Erdoğan, “Rehineler teslim edilip ateşkes sonrası katliamın yeniden başlaması kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
"Gazze halkı şu ana kadar teslim olmadı ve ben inanıyorum ki teslim olmayacak. İsrail ise, gözü dönmüş bir canavar gibi her yana saldırıyor ve inşallah bu hırsının kurbanı olacaktır. Biz Gazze’yi gündemimizden hiç düşürmedik ve düşürmeyeceğiz. Gazze’nin yanında yer almaya devam edeceğiz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’nin adımlarını sürekli olarak takip ediyoruz. Amerikan Dışişleri Bakanı ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Bey sürekli görüşüyor. İsrail’i sürekli destekleyen uluslararası toplum da artık bir şey saklayacak durumda değil. Herkes ne yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Bir çaresizlik sarmalına girmiş durumdalar. Ateşkes konusunda çok ciddi bastırıyorlar. Ateşkes görüşmelerinde şu anda üç konu var. Birincisi; İsrail askerleri ateşkes sonrası nerede, hangi geri çekilme bölgelerinde duracaklar? İkincisi; halihazırda “gıda yardımları nasıl dağıtılacak?” konusunda Hamas ile İsrail tarafı tam bir mutabakata varabilmiş değiller. Üçüncüsü; 60 günlük ateşkes sağlanırsa, rehineler verildikten sonra ateşkesin devam edeceği konusunda İsrail’in bir taahhütte bulunması gerekiyor. Hamas’ın talebi bu. İsrail de bunu yapmak istemiyor. Amerika, Mısır ve Katar bizlerin de desteğiyle bir orta yol bulmaya çalışıyorlar. Yani şöyle bir şey olmasın konumundayız; Rehineler verildi, 60 gün ateşkes oldu, 60 gün sonra bugünkü duruma tekrar gelindi. Eğer ateşkesin kalıcılığına ilişkin bir taahhüt alınamazsa, yani zorlayıcı bir sistem olmazsa Hamas’ın bunu kabul etmesi sadece bir tercih olacak. Bugün mü ölelim, 60 gün sonra mı ölelim tercihi... Onun için bu noktada devam eden ciddi bir pazarlık süreci var."
“Jeoekonomik Bir Fırsat”
Erdoğan, Zengezur Koridoru’nun sadece Azerbaycan-Türkiye hattı değil, tüm bölge için önemli bir jeoekonomik adım olduğunu söyledi. “Bu proje, bölgeyi birleştirecek, ticareti canlandıracak” dedi.
“Teröre Harcanan Kaynağı Yatırıma Dönüştüreceğiz”
Erdoğan, terörle mücadelenin maliyetinin 2 trilyon doları aştığını vurgulayarak, “Artık bu kaynaklar teknolojiye, çiftçiye, memura aktarılacak. Terörün zemini yok edilecek” dedi.
"Biz bölgemiz ve dünya için örnek teşkil edilecek bir model ortaya koyduk. Çevremizde yanan savaş ateşlerine rağmen her şartta huzur ve istikrarı önceliyoruz. Dışarıda böylesine aktif bir politika izlerken içimizdeki meseleleri de biz es geçemeyiz. İç cephesi güçlü Türkiye, hem sosyal hem ekonomik kalkınmasını hızlandıracak. Daha önce de söyledim. Terör belasının ülkemize maliyetli 2 trilyon doları aşıyor. Artık bu kaynaklar daha verimli, ekonomik açıdan daha katma değerli yatırımlara harcanacak. İşçiye, emekliye, memura, sanayiciye, tüccara çiftçiye gidecek. Böylelikle terörün zemin bulmasını engelleyecek, ekonomik kaynaklarımızı terörle mücadeleye değil, üretim ve teknolojiye inşallah kaydıracağız ve bu alandaki gayretlerimizi de önemle devam ettiriyoruz. Yapacağımız altyapı yatırımlarıyla durmaksızın yola devam edeceğiz."
“İmam Hatip Başarısından Rahatsızlar”
LGS birincileri ile ilgili iddialara sert çıkan Erdoğan, “Bu iftiraların adı açıkça imam hatip düşmanlığıdır. 12-13 yaşındaki çocuklara yapılan büyük bir terbiyesizliktir” dedi.
"İmam hatip okullarının akademik başarıları, özellikle fen ve sosyal bilimler alanında giderek artıyor. Bu durum da bazı kesimleri rahatsız etmiş görünüyor. Günlerdir yürütülen ahlaksız iftira kampanyasının tek bir açıklaması vardır; o da imam hatip düşmanlığıdır. Hakikaten yenilir yutulur bir şey değil. Bir insan bu kadar pişkince yalan söyleyemez. LGS’de bu kadar başarı sağlamış olan bu yavrulara niye hakaret ediyorsun? Şu anda Kartal Anadolu İmam Hatip’te, diğer imam hatiplerde bu kadar başarı grafiği yüksek olan bu yavruları, sen nasıl olur da böyle fotoğraf kareleriyle kalkıp hedef gösterirsin? Çok büyük bir terbiyesizlik. LGS’deki başarı grafiğinin herhangi bir yolsuzlukla izah edilmesi mümkün değil. “Sağdan soldan destek verilmiş, şu olmuş, bu olmuş” hepsi yalan, hepsi bühtan. Yavrular, bileklerinin hakkıyla, zihinlerinin hakkıyla neticeyi elde etmiş olan çocuklarımız… Ama bakıyorsunuz, daha 12-13 yaşındaki masum yavruların emeklerine kara çalınıyor. Bakın bizim, “toksik siyaset” derken kastımız tam olarak buydu. Çamur at izi kalsın anlayışı ile siyaset yapılmaz; yapılsa da buna siyaset denmez. Rabbim annelerine, babalarına ve milletimize bağışlasın. Şunu da söylemek isterim: Biz sınav güvenliği konusunu son derece hassas bir şekilde ele alıyoruz. Türkiye’nin sınav güvenliği konusunda ne kadar başarılı olduğunu cümle alem bilir. Eğer bunların zerre kadar haysiyetleri varsa, tek yapmaları gereken çıkıp sosyal medyadan linç ettirdikleri o masum çocuklardan ve ailelerinden açıkça özür dilemeleridir. Yoksa bunlar müfteri olarak anılmaya devam edecektir."
“Doğurganlık 1,5’in Altında, Bu Hayra Alamet Değil”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aile ve Nüfus 10 Yılı” kapsamında doğurganlık oranını artırmak için çalışmaların hızlandığını duyurdu. “Doğru teşviklerle yeniden artışı sağlayabiliriz” dedi.
"Doğurganlık hızımız şu anda 1,5’in biraz altına düşmüş vaziyette. Bu hayra alamet değil. Buraya 3’lü seviyelerden geldik. Halbuki bizim hedefimiz çok daha farklıydı. Ama şu an itibarıyla iyi bir yerde değiliz. Bunun için neler yapabiliriz? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş’a da bununla ilgili çalışmalarını yoğunlaştırma talimatı verdim. Bu konuyla ilgili bütün çalışmalarımızı artıralım istiyoruz. Bütün üniversitelerle irtibat haline girelim. “Ne yaparız ki biz şu anda yeniden bir toparlanmaya gireriz?” onun arayışı içindeyiz. Nüfus meselesi ülkemiz için stratejik bir konudur. Hükümet olarak nüfus artışını teşvik için adımlar atmayı sürdüreceğiz. Doğru teşviklerle doğurganlıkta yeniden artış sağlayabilecek bir toplumsal potansiyele sahibiz. “Aile ve Nüfus 10 Yılı” programımız, sadece maddi destek değil, aynı zamanda aile kurumunu güçlendiren sosyokültürel projeleri de kapsıyor. “Aile Yılı” kapsamında bu sene, aile kurumunu destekleyici adımlarımız hız kesmeden devam ediyor. Son olarak birkaç gün önce kadın ve erkek memurlara tanınan doğum veya evlat edinme sonrası yarı zamanlı çalışma hakkını kamuoyu ile paylaştık."