Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, belediyelere ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Erdoğan, belediyelerin mali kaynaklarının yeniden yapılandırılacağını ve il özel idareleriyle ilişkili yeni bir yapılanma oluşturulacağını duyurdu.
“Belediyelerin mali kaynaklarında yeni bir denge ve düzen kuracağız. Sorunlu alanlara neşter vurulmasında fayda olduğuna inanıyoruz.”
Memlekete sahip, dört bir yanı ile bizi birbirimize bağlayan böyle bir memleket. Aziz milletim, değerli yol ve dava arkadaşlarım, bizim idari sistemimizde merkezi yönetim kurumları kadar mahalli yönetimler de önemli bir yer tutar. Mahalli yönetim deyince ilk akla gelen tabii olarak belediyelerdir. AK Parti iktidarlarının bilhassa ilk 2 döneminde mahalli idareleri güçlendirme, belediyeleri etkin birer hizmet merkezi haline getirme yolunda pek çok reformu hayata geçirdik. İdari ve mali kapasitelerini artırdığımız belediyelerimiz gerçekten de şehirlerimizin çehresini değiştirecek eser ve hizmetlere imza attılar. İnsanımızın hayat kalitesini artıran alt ve üst yapı yatırımlarının önemli bir kısmı bu sayede belediyelerimiz tarafından gerçekleştirildi. Ancak hayatın her alanında karşılaştığımız bir gerçek burada da karşımıza çıktı. İlk etapta belediye hizmetlerine büyük ivme kazandıran yeni sistem, bir süre sonra önceden öngörülemeyen sorunların, kaçakların, kötü niyetli organizasyonların aracı haline geldi. Merkezi idare kurumlarıyla belediyeler arasında başlayan ve giderek artan yetki tartışmaları asıl amacın, yani şehre ve insanımıza hizmet gayesinin önüne geçti. Aynı şekilde eser ve hizmet üretimini hızlandırmak için verilen kimi yetkiler art niyetli belediye yöneticilerinin elinde gayrimeşru kazançların, çıkarların, hesapların, kariyer planlarının vasıtasına dönüştü. İmardan kültür sanat etkinliklerine, sosyal desteklerden sportif faaliyetlere kadar pek çok alanda patlak veren yolsuzluk, usulsüzlük, israf, kayırma, hatta yasa dışı oluşumlara kaynak aktarma şikayetleri giderek çoğaldı. Bu durum hem kamu kaynaklarının yağmalanmasıyla hem belediyeye işi düşenlerin adeta haraca bağlanmasıyla hem de vatandaşlarımıza hak ettiği hizmetlerin yeterince götürülememesiyle sonuçlandı. Şurası çok önemli. İstanbul'da yürüyen soruşturma bu çarpık tablonun en bariz ve belki de Cumhuriyet tarihinin eşi benzeri görülmemiş bir suç örgütü örneğidir. Öyle ki, yapılan işlerin yolsuzluk ve haraç boyutuyla ilişkili organize suç vasfını aşarak ülke güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaştığı anlaşılıyor. Çünkü bu karanlık organizasyon İstanbul'la sınırlı kalmamış, ülkedeki pek çok belediyeyi, kurumu, kişiyi içine alan, kolları çok farklı yerlere uzanan, hatta uluslararası ayağı da olan bir ahtapota dönüşmüştür. Önceleri sadece kimi siyasi partileri ve siyasetçileri kapsadığı düşünülen çarpık ilişkiler ağının bürokrasiden iş dünyasına ve medyaya, kimi cemaatlerden istihbarat kuruluşlarına kadar uzandığı ortaya çıkıyor. Tüm bunlara yol veren sebep ise mahalli idareler, daha doğrusu belediye yönetimlerinde baş gösteren yozlaşmadır, sistemde açılan gediklerdir, denetim mekanizmalarının yeterince etkin işletilmemesidir. Esasen bu yozlaşmayı az veya çok hemen hemen tüm belediyelerde görmek mümkündür. Dolayısıyla bu konudaki yaklaşımımız kesinlikle parti odaklı değil, tamamen sistem merkezlidir. Geldiğimiz noktada yerel yönetimler ve bu çerçevede belediyeler meselesinin tüm boyutlarıyla konuşulması, tartışılması ve yeni bir düzene kavuşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir. Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyelerinde en azından Ankara, İstanbul ve Kocaeli dışındakilerde karşılaşılan sorunların ilk sırasında merkeze uzak ilçeler meselesi yer alıyor.
Yüzlerce kilometre uzaktaki bir ilçenin mezarlığından parkına, suyundan temizliğine, mahalliden yürütülmesi gereken hizmetlerini koordine etmek elbette kolay değildir. Bunun için büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki yetki paylaşımının gözden geçirilmesi gerekiyor. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında pek çok başlıkta yaşanan yetki karmaşası bazen çatışma noktasına kadar gelebiliyor. Sizler de ekranlarda rastladınız. Farklı partilere mensup büyükşehir belediyesi zabıtaları ile ilçe belediyesi zabıtaları herhangi bir konuda kavgaya varan gerilimler yaşayabiliyor. Bu tür rahatsız edici görüntülerin önüne geçebilmek için yetkilerin daha kesin bir şekilde tanımlanmasında fayda vardır. Kentsel dönüşüm çalışmaları merkezi yönetim kurumu, büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesi arasındaki yetki karmaşasının bir diğer örneğidir. Bu hususta da yetkilerin netleştirilmesi, bu görevi yerine getirmeyenlere ilgili zorlayıcı veya devre dışı edici düzenlemelere gidilmesi şarttır. Mahalle statüsüne dönüşen köylerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde su, ahır, yol gibi hususlarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntıların çözümü için köylerle ilgili hususların da yeniden ele alınmasında yarar görüyoruz. Büyükşehir olmayan şehirlerimizin mevcut yönetim yapıları sorunların çözümünü, hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Altyapıdan ulaşıma, atık yönetiminden suya kadar pek çok alanı kapsayan bu sorunların üstesinden gelinmesi için bu şehirlerimizle ilgili yeni bir belediye yönetimi statüsüne ihtiyaç vardır. Aynı şekilde bu şehirlerimizdeki il özel idaresi yapılanmasının da gözden geçirilmesi icap ediyor. Yetki sahibi ama şehrine karşı sorumluluğu olmayan bürokrat anlayışına karşıyız. Bunun için vali ve kaymakamlarımızın koordinasyon görevlerini daha aktif hale getirmeliyiz. Belediyelere kamudan tahsis edilen ve kendi topladıkları mali kaynakların daha etkin denetimi için bir tarafı yerel dinamiklere, diğer tarafı ilgili merkezi kurumlara dayanan yeni bir yapı kurulmalıdır. Bu çerçevede tanımlar net, usuller kesin, uygulamalar şeffaf olmalıdır. Bilhassa imar düzenlemeleri en baştan sağlıklı bir şekilde yapılmalı, daha sonraki değişiklikler şehrin dinamiklerine dayalı istisnai işlemler haline gelmelidir. Ön hazırlığı hem teknik hem idari hem ihtiyaç anlamında çok iyi yapılmamış projelere kaynak tahsisinin önüne geçilmelidir.
Halde önce takdirle başlayan, sonra kayırmaya, sonra istismara dönüşen süreçlerin tekrar tekrar yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir. Terör örgütünün kendini fesihinin ardından siyasetin daha güçlü şekilde devreye girmesiyle belediyelerdeki kayyum uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyoruz. Aziz kardeşlerim, bakınız bugün az sayıdaki istisna haricinde belediyelerin tamamı borç batağı içindedir. Belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu'na olan birikmiş prim borçlarının ödenmesiyle ilgili verdiğimiz mücadele herkesin malumudur. Sosyal Güvenlik Kurumu borçlarının ödenmesi konusunda sergilenen lakayt tavır sorunun ulaştığı vahim boyutları gözler önüne ser…
"Güya bir konser etkinliği için tek kalemde yüz milyonlarca lira harcanırken Sosyal Güvenlik Kurumu'na borç ödemeye gelince maalesef "Paramız yok." deniyor. Aynı çarpık durum reklama ve depreme ayrılan bütçeler için de geçerlidir. Belediyelerin borç yönetimi ciddi kriterlere bağlanarak mevcut borç yüklerinin tasfiyesi için orta uzun vadeli bir program oluşturulmalıdır. Aksi takdirde bir süre sonra belediyelerimizin çoğu bırakınız yatırımı, bırakınız personel maaşı ödemeyi, kılını kıpırdatamaz hale gelecektir. Velhasıl, belediyesiyle, ilçesiyle, merkez ilçesiyle, il özel idaresiyle, büyükşehriyle yerel yönetim sistemimizin ıslah edilmesinde, aksayan yanlarının giderilmesinde, sorunlu alanlara neşter vurulmasında fayda olduğuna inanıyoruz. "Böyle gelmiş böyle gider." nemelazımcılığı bizim benimseyeceğimiz bir siyaset tarzı asla değildir. Sorun varsa, sıkıntı varsa, şikayet varsa siyaset kurumunun görevi buna çözüm bulmaktır. Mecliste temsil edilen siyasi partilerimizle milletin hizmet beklentisini karşılayacak daha etkin bir yerel yönetim sistemi için ortak akılla çözüm geliştirmeyi teklif ediyoruz. Daha pek çok başlık altında toplayabileceğimiz bu hususların çözümü meseleye partiler üstü bir bakış açısıyla yaklaşmayı gerektiriyor. Bu çağrımızın güncel hiçbir siyasi veya adli gelişmeyle ilgisi olmadığını, deprem tedbirleri başta olmak üzere tamamen milletimizin hayat kalitesini yükseltme gayesi taşıdığına özellikle vurgulamayı görev addediyorum. Milletin derdiyle dertlenen, ülkenin sorunlarına çözüm bulma iradesi gösteren tüm siyasi partilere şimdiden teşekkür ediyorum. Rabb'im bizleri millete ve memleket hizmet yolunda, millete hizmetten ayırmasın diyorum. Meclis çalışmalarında sizlere başarılar temenni ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanım çok teşekkür ediyoruz. Müsaadenizle, partimize katılım olacaktır. Iı, Konya milletvekilimiz Sayın Hasan Ekici'yi kürsüye davet ediyorum. Aynı zamanda grup başkanımız Sayın Abdullah Güler'i ve Konya milletvekillerimizi, il başkanımızla beraber buraya davet ediyorum. Buyurun lütfen. Şunu al, şunu. Konya milletvekilimiz Hasan Ekici Bey'e hayırlı olsun diyoruz. Hoş geldiniz grubumuza. Sayın Cumhurbaşkanım, Konya'dan katılan 2 tane de belediye başkanımız var. Gelecek Partisi'nden. Gelecek Partisi'nden aramıza geldi Hasan Bey. Onu da ifade ediyorum. Tekrar hoş geldiniz."