Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Yıldırım'dan Zam Açıklaması

Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, kamu çalışanlarının maaş artışı talepleri ve çalışma koşullarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunuyor.

Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, düzenlediği basın toplantısında kamu çalışanlarının maaş artışı talepleri ve çalışma koşullarına dair açıklamalarda bulunuyor.

Başkan Yıldırım'ın açıklamaları şöyle:

"Şube başkanlarımız, İlçe Başkanlarımız, yöneticilerimiz ve saygıdeğer üyelerimiz. Bir ayı aşkın bir süredir Türkiye'de 8. Dönem Toplu Sözleşme sürecini bütün kamuoyu takip etmektedir.

Daha önceki 7 dönemdir yapılan ancak 7 kez yapılmasına rağmen her toplu sözleşmede emekçinin kaybettiği, işverenin yani hükümetin kendi dediğini dayattığı ve sonuçta da gecikmeli de olsa hakem heyeti tarafından kabul edilen memuru ve memur emeklisini açlık ve yoksulluğa mahkum eden sürecin bu yılki 8. dönemde olmaması adına Birleşik Kamu İş Konfederasyonu bir tavır koydu.

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu 8. dönemde ilk kez toplu sözleşme masasında Türkiye'nin 3. Büyük Konfederasyonu olarak yerini aldı.

Yapılan görüşmelerin en başından itibaren Sayın Çalışma Bakanı'na yüzüne karşı toplantıda heyet önünde Birleşik Kamu İş Konfederasyonunun önceki dönemlerde yapılan ve memur ve memur emeklilerini açlığa ve sefalete mahkum eden sürecin bir parçası olmayacağımızı, bu kez bu sürecin olumlu anlamda memur ve memur emeklilerinin taleplerinin karşılanması için gereken her adımı atacağımızı ilan etmiştik.

İlk görüşmeden itibaren yapılan bu diyaloglar ve sonrasındaki Çalışma Bakanlığı'nın ilk teklifi hepinizin de bildiği gibi beklentilerin ve taleplerin o kadar altında idi ki konuşmaya bile gerek kalmadan masa terk edildi ve kürsülerden böyle bir talebi böyle bir teklifi kabul etmemizin mümkün olmadığı kamuoyuna ilan edildi.

İkinci toplantıda bu kez sadece yapmış olduğu açıklamada aylık ₺1.000 taban aylığa zam farkı ile geldiler.

Aylık ₺1.000 fark hepinizin de bildiği gibi günlük 2 adet simit karşılığıdır. Memur ve memur emeklisinin yaşadığı açlık ve yoksulluğun o kadar uzağındalar ki yaptıkları teklifin memur ve memur emeklilerinin hayatında hiçbir olumlu değişiklik olmadığı gibi tüm çalışanlar tarafından alay edildiği hissine kapıldık. 2. Toplantıda Sayın Çalışma Bakanı'nı uyardık.

Eğer ki burada Çalışma Bakanı yetkili değilse, Maliye Bakanı bu rakamları kendisine tevdi ediyorsa, o zaman karşımıza Çalışma Bakanı değil Maliye Bakanı'nın da oturması gerektiğini kendisine ilettik.

Kendisi de bunu Maliye Bakanı'na ileteceğini ifade etti. Ama gelin ki 3. Toplantıda Maliye Bakanı da başka bir yetkili de karşımızda yoktu.

Haklarımızın peşini bırakmayacağız. 4 milyon kamu emekçisi, 2,5 milyon civarında kamu emeklisi ile ve onların ailelerini de düşündüğümüzde yaklaşık 25 milyondan fazla yurttaşın beklediği 8. dönem Kamu Çalışanları Toplu Sözleşme sürecinde hükümet ne yazık ki kendi yarattığı ekonomik krizle kamu emekçisini baş başa bırakmıştır. 2 aydır yaşanan yani Temmuz ve Ağustos aylarını bir bakalım. Ülkemizde ne yazık ki orman yangınlarının sayısı arttı.

Tutuklanan muhalif belediye başkanlarının sayısı da arttı. Karartılan televizyonların sayısı arttı. Dolar ve euro arttı. Meyve, sebze, et, süt, yumurta fiyatları neredeyse günlük olarak arttı. Aç ve yoksul vatandaşlarımızın sayısı da arttı.

Temmuz ve Ağustos ayları boyunca artmayan tek şey toplu sözleşme görüşmelerinde memur ve memur emeklilerine teklif edilen zam miktarı oldu. Devletin memuru yoksul olamaz. Devletin memuru yoksul olamaz.

Devletin memuru yoksul olamaz. Bu teklifler konuşulmaya dahi değer kabul edilmeyen bu teklifler karşısında Birleşik Kamu İş'in başta masadaki memur sen ve kamu senin sonrasında masa dışındaki diğer toplanan konfederasyonlarla yapmış olduğu görüşmeler sonrasında Türkiye'deki tüm konfederasyonlar ilk kez aynı gün toplu sözleşme sürecinde bir günlük iş bırakma kararı almıştır.

Türkiye'de ayın 18'inde yapılan iş bırakma sonrasında Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Türkiye'den gelen emekçilerle birlikte Anıtpark'tan Çalışma Bakanlığı'na yürümüştür protesto için.

Tüm yapılan iş bırakmalara, protestolara karşın 3. ve son kez aynı günün akşamında Çalışma Bakanlığı'ndan bilgilendirme sonrası apar topar yanımızda bulunan Çalışma Bakanlığı'nda toplantıya geldik.

Üzerimizde yine ilk kez eylem önlükleriyle birlikte. Peki Çalışma Bakanlığı'nın önerisi ne oldu? Onca eylem, onca mücadele, onca protesto sadece 2026'nın ilk 6 ayı ve ikinci 6 ay için önceki tekliflerine yüzde birerlik bir katkı koyduklarını ve üstüne de hemen bunun son teklif olduğunu ilan etti.

Yani dedi ki ne derseniz deyin, isterseniz ne yaparsanız yapın. Bu bizim son teklifimiz. Hadi güle güle dedi. Memur sen'e de kamu sen'e de kamu işe de ve masa dışındaki diğer konfederasyonlara ve tabii ki 4 milyon memur, 2,5 milyon emekli ve aileleriyle beraber 25 milyon yurttaşımıza dedi ki siz ne yaparsanız yapın. Biz hükümet olarak sizi duymuyoruz, görmüyoruz. Aç mısınız? Çok da umurumuzda değil.

Kiranızı ödemekte zorlanıyor musunuz? Çok da bizi ilgilendirmez. Biz kendi bildiğimiz doğrultuda devam ederizi masada tüm konfederasyonlara açıkladılar. Bunun üzerine yapılan kürsü konuşmalarında bunun kabul edilmeyeceğini ifade ederek biz yine Birleşik Kamu İş olarak eylem ve etkinliklerimizin yapılacağını da ifade ettik.

Bugün az sonra belki televizyon bültenlerinde Memur Sen'in yetkili konfederasyon olarak hakem heyetine başvuracağı bilgisi geldi. Bizler önceki dönemde yapılan hakem heyeti başvurularında çıkan sonucu hepimiz dün gibi hatırlıyoruz.

Çalışma Bakanı 3. teklif yani son teklif olarak ne önerdiyse ne yazık ki hakem heyeti de aynı teklifi olumlu olarak bulup üzerinde oynama bile yapmadan Çalışma Bakanı ne önerdiyse bizim de kabulümüzdür sonucunu oluşturdu. Hak, hukuk, adalet. Hak, hukuk, adalet. Hak, hukuk, adalet.

Elbette Sayın Cumhurbaşkanı tarafından 11 kişilik hakem heyetinin 7 kişisi bizzat atanınca oradan Çalışma Bakanlığı'nın son teklifinden başka bir değişik bir rakam beklemek ne yazık ki mümkün değil.

Çünkü biz biliyoruz ki Çalışma Bakanlığının önerdiği teklifte arkasında Maliye Bakanı var. Maliye Bakanı'nın önerdiği teklifin de arkasında elbette hükümetin başı olan Sayın Cumhurbaşkanı var. Oradan gelen talepler, oradan gelen direktifler heyetteki bütün o 7 kişiyi olduğu gibi aynı rakamın altına imza atmaya zorlamaktadır.

Bu yüzden bugün gelinen noktada Maliye Bakanlığı'nın aracılık ettiği bir süreçte Çalışma Bakanlığı'nın inisiyatifinin hiç kullanılmadığı bir dönemde gelen tüm bu tekliflere hiçbirine evet ya da olumlu cevap verme şansı Birleşik Kamu İş olarak mümkün değildir.

2025 yılında ilk 6 ayda gerçekleşen bütçe görüşmeleriyle ilgili bir bilgiyi hatırlatmak istiyoruz tabii ki. İlk 6 ayda ne oldu? İlk 6 ayda bütçenin gerçekleşmesinde 1 trilyon 111 milyar TL sadece faize ödedin bütçeden. Bu da bütçenin gerçekleşmesinde %17'lik rakam ediyor. Peki Maliye Bakanı ve son teklifte yapılan tekliflerin rakamı nedir biliyor musunuz?

6,5 milyon memur ve memur emeklisi ile 25 milyon ailesiyle oluşan bu büyük bir vatandaş vatandaşa sadece 36 milyar TL teklif ettiler. Bakın 1 trilyon 111 milyar faize 6 ayda tüm 25 milyon vatandaşına 36 milyar.

Bunun üstüne Maliye Bakanlığı çıkmıyor dediler. Biz bunu kulaklarımızla duyduk. Bunu asla kabul etmeyeceğiz

Mücadeleye devam. Bu daha başlangıç. Mücadeleye devam. Bu daha başlangıç. Mücadeleye devam. Şimdi sorun şu. Hakem heyetine başvurmak dışında başka bir çözüm yok mudur? tamam. 4.688'le toplu sözleşme yasasında işte Ağustos başında başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde mutabakat sağlanamadığında hakem heyetine gidilen takvim orada belirtilmiş. Ama bu hükümetin memur ve memur emekçilerin daha doğrusu tüm emekçileri baskılamak adına kurduğu bir düzenin bir parçası.

Bundan sonra hakem heyetinde aynı şeyleri yapıp başka bir sonucun çıkmasını biz Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak kabul etmiyoruz. Oradan aynı sonuç çıkacağını biliyoruz. Bu yüzden memursen kamusen ve masa dışındaki tüm konfederasyonlara buradan bir kez daha sesleniyoruz. Başka bir yol her zaman vardır. Tek çare tek çözüm sadece hakem heyetinin 5 gün boyunca yapacağı görüşmelere kilitlenip en sonunda aynı rakamları tekrar duymak ve tepki göstermek değildir. Birleşe, birleşe kazanacağız. Birleşe, birleşe kazanacağız. Birleşe, birleşe kazanacağız.

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak açıkça ifade ediyoruz. Bu aşamadan sonra memur ve memur emeklileri ile ailelerinden oluşan 25 milyona yakın yurttaş 2026-2027 yıllarında açlık ve yoksulluk içinde mi yaşayacak? Yoksa kirasını, zorunlu gıdasını ve çocukların eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilecek insani bir yaşam koşullarında mı yaşayacak? İşte bunun cevabını verecek olan yer yani bizzat adres bu zamana kadar konuşulmayan ya da adı geçmeyen Sayın Cumhurbaşkanı'dır.

Bu nedenle maaş ve sosyal haklarla ilgili son sözü söyleyecek olan makam Hakem Heyetinin çoğunluğunu atayan Sayın Cumhurbaşkanı'dır. Sermayeye değil, emekçiye bütçe. Sermayeye değil, emekçiye bütçe. Sermayeye değil, emekçiye bütçe. Sayın Cumhurbaşkanı ya 25 milyona ulaşan memur, memur emeklisi ve ailelerini açlık ve yoksulluğa mahkum eden kararı verecek ya da insani yaşam koşullarının sağlanması için düzenleme talimatını vererek vatandaşına biraz daha olsa nefes almasını sağlayacaktır.

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak toplu sözleşme süreci bitmeden 85 milyonluk ülkemiz nüfusu içinde memur ve memur emeklileri ve ailelerinden oluşan 25 milyon kişi için hayati öneme sahip bu süreci doğrudan anlatmak amacıyla asıl sorumlu adres olan Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyoruz basın aracılığıyla. Sermayeye değil halk için bütçe. Sermayeye değil halk için bütçe. Sermayeye değil halk için bütçe. Fakirlikten geldiğini sık sık dile getiren, parmağında bir alyansla hayata başladığını ifade eden, çocuklarını yoksulluk içerisinde büyüttüğünü söylemekten gurur duyan Sayın Cumhurbaşkanı'na buradan bir kez daha sesleniyoruz.

Aradan geçen 23 yıl Sayın Cumhurbaşkanı'nı yoksulluğu unutturmuş olduğunu düşünmek istemiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yer sofrasında çocuklarıyla beraber, eşiyle beraber oturup yemek yediği Anadolu sofrasını da unuttuğunu düşünmek istemiyoruz. O yüzden buradan Sayın Cumhurbaşkanı'na bir kez daha seslenmek istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım siz belki şu anda yer sofrasında yemek yemiyor olabilirsiniz. Ancak Anadolu'nun büyük bir kısmında hala o yer sofrası kuruluyor. Ve bir tencere ortaya konuluyor.

O tencereden bütün çocuklar aileleriyle birlikte kaşıklayarak o gün kendi karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Bu yüzden memur, memur aileleri ve emekliler, özellikle emeklilerin altını çiziyoruz. Çünkü seyyah zammmın 2 yıl önce emeklilere verilmemesiyle başlayan yoksulluktan açlık sınırına doğru gidişin hızlandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu yüzden özellikle başta emekliler olmak üzere memur ve ailelerine doğru bir düzeltme olmadığında 25 milyonluk bir nüfusu 2026 ve 2027 yıllarında açlık ve sefaletin katsayısı artacaktır.

Biz Sayın Cumhurbaşkanı'nın etrafındaki hazır olda duran danışmanlar tarafından doğru bilgilendirildiğini düşünmüyoruz. Aksi takdirde sürekli halkını düşündürdüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı açız, yoksuluz, kiramızı ödeyemiyoruz. Çocuklarımızın yol açlığını veremiyoruz. Simit yemesi için okulda bir bardak su içmesi için cebine cep harçlığı koyamıyoruz. Çığlıklarını ya da haykırışlarını Sayın Cumhurbaşkanı'nın duymama ya da önemsememe durumunda olduğuna inanmak istemiyoruz. Bu yüzden vekaleten bakanlar ya da buraya atadığı yetkililerle görüşmek istemiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanlığı basın aracılığıyla buradan sesleniyoruz. Eğer doğru bilgilendirmeleri duymak, memur ve memur emeklerinin gerçek yaşamlarındaki yoksulluk ve açlığın birebir bizden işitmek istiyorsa Sayın Cumhurbaşkanı başta Birleşik Kamu İş olmak üzere emekçileri bizzat elindeki dosyalarla sesini dinleyecek. Burada atadığı vekaleten atadığı kişilerin kulağından girip çıktığına bile inanmıyoruz. Önlerine konulan şu kadar zam vereceksiniz teklifi dışında hiçbir adım yok.

Buradan basın aracılığıyla tüm Türkiye kamuoyuna sesleniyoruz. Yarın akşama kadar Sayın Cumhurbaşkanı'ndan hakem heyeti devam ediyor sürecinde bizlere bu çağrı gelmediği eğer gerçekleri sizden duymak istiyorum demediğinde biz Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak nasıl ki buradan sesimizi Çalışma Bakanlığı'na yüksek sesle haykırarak bizi duyacaklar dedik. Maliye Bakanı bizi duyacak dedik.

Sayın Cumhurbaşkanı belli ki şu anda oturmuş olduğu külliyeden buradan sesimizi duyması mümkün değil. Ama eğer ki bizi yani emekçileri, 25 milyonun sıkıntısını ve sorununu dinlemek adına bizlerin bu çağrısına Cumhurbaşkanlığından cevap gelmezse emin olunuz Sayın Cumhurbaşkanı'nın duyacağı yere yani külliyeye gidilecek ve orada da 25 milyon emekçinin şu an burada saydığımız bütün sorunları külliyeden duyacağı şekilde kamuoyu önünde Sayın Cumhurbaşkanı'na iletilecek. Kendisi çağırmadığında olacak olan şey budur. Bütün kamuoyunda basın emekçileri aracılığıyla bunu ülke kamuoyuna, memur, memur emeklileri aileleri ve tüm kamuoyuna buradan Birleşik Kamu İş olarak duyuruyoruz."

KAYNAK: HALK TV

İLGİLİ HABERLER